Bilgilendirme Foruma giriş veya şifre ile ilgili sorun yaşayanlar [email protected] adresine sorunu anlatarak mail atabilirsiniz.

29 Mayıs 1453 İstanbul’un Fethi

Daimon

Moderator
Yönetici
Moderatör
Ayrıcalıklı Üye
TC Onaylı
71,684
56,371
113
1685352225923.png

29 Mayıs 1453'te, Sultan II. Mehmed'in komutanlığında 54 günlük kuşatmanın sonucunda İstanbul'un fethi gerçekleşti.
İstanbul'un Fethi ile beraber 1500 yıllık Roma İmparatorluğu'nun devamı olan Bizans İmparatorluğu parçalanmış ve kentte Hristiyan dünyasına göç başlamıştır

İstanbul'un Fethi ayrıca Orta Çağ'ın sona erdiği ve Yeni Çağ'ın başladığı gündür. İstanbul'un Fethi askeri tarih açısından da son derece büyük önem taşır.
Antik çağlardan o döneme kadar surlar ve kent duvarları, şehirleri işgale karşı koruyan en büyük savunma araçlarıydı.
Fakat savaş sırasında karabarut kullanan Osmanlı Ordusu, surları yıkmayı başardı.

1685352334851.png

FETİH SONRASI İSTANBUL

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nde yer alan bilgiler şu şekilde:
Fetihten sonra imar hareketleriyle çehresi değişen ve yavaş yavaş bir Türk İslâm şehri hüviyetini kazanan İstanbul,
tarihî yarımadanın dışına doğru taşmaya başlayarak zaman içerisinde bir imparatorluk merkezinin kozmopolit ve renkli hayatının hâkim olduğu,
Avrupa ile Asya arasında Karadeniz’in kuzeyi ile Akdeniz’e açılan deniz ve karayollarının birleştiği,
aynı zamanda farklı kültürlerin kaynaştığı bir büyük metropol haline geldi.
Bütün bir imparatorluk zamanla İstanbul merkezli bir kültür ve sosyal yapının etkisi altına girdi.
Özellikle XVI. yüzyıldan itibaren taşradaki şehir hayatında pâyitahtın mânevî ve kültürel baskısı sürekli hissedildi.
Bu durum İstanbul’u bir cazibe merkezi haline getirdiği gibi ekonomik bakımdan da bütün dikkatler buraya yöneldi.
XVI. yüzyıldan itibaren imparatorluğun yayılmış olduğu üç kıtanın bütün özelliklerini taşıyan İstanbul,
kalabalık sivil nüfusu yanında saray ve görevlilerinin de sivil hayatı doğrudan etkilediği ve belki de bütünüyle saray ve çevresiyle özleştirilen bir şehir olarak anıldı.
Hatta adı bile çok defa sadece bu hususiyeti aksettirecek şekilde değişti ve yaygınlaştı.
Sarayda bulunan resmî tarihçilerin eserlerinde imparatorluk ile pâyitahtın bu şekilde birbiriyle bütünleştirildiği dikkati çeker.
Onların eserlerinde bütün imparatorluğa şehir ve saray zâviyesinden bakış yaygın şekilde yer alır.
Siyasî ve sosyal olaylar hep İstanbul merkezli olarak takdim edilir; hânedanla birleştirilmiş bir İstanbul tarihi verilir.
Bu bakımdan fetihten sonra meydana gelen sosyal hadiselerle ilgili olarak kaynaklarda bol malzeme bulunmaktadır.
Bu kaynaklardaki bilgilere bakıldığında genellikle hadiselerin devlet idarecileri, kapıkulu ve ulemâ üçgeni içinde anlatıldığı görülür;
sivil halkın rolü de bu çerçevede geçer. Padişahların cülûsları, vefatları, haftanın belirli günlerinde çeşitli maksatlarla şehre inmeleri,
yapılan teftişler, ileri gelen devlet adamlarının faaliyetleri, imar hareketleri, iâşe meseleleri, piyasa hareketliliği,
yabancı elçilerin karşılanışı, ordunun sefere çıkış merasimleri, saray kaynaklı olup bütün halkı ilgilendiren şenlikler,
tabii âfetler, kapıkulunun yer yer türlü bahanelerle çıkardığı isyanlar belli başlı konuları ihtiva etmektedir.

3 Mart’ta halifeliğin ilgası üzerine İstanbul önce bir pâyitaht, sonra da bir hilâfet merkezi olma özelliğini kaybetmekle birlikte
Doğu ve Batı medeniyetlerinin kesişme noktasında,
iktisadî bakımdan ve kültür müesseseleri yönünden kalabalık nüfusu ile büyük bir metropol olma niteliğini sürdürdü.​
 

Bernardo1

Tanınmış üye
Aktif Üye
Ayrıcalıklı Üye
Yeni Üye
1,316
730
113
Ulan ne adammış be Türk tarihinin atası...
 
Üst